Lacivert şapkası ile postacının posta kutusuna bıraktığı ucu yanık mektuplar kadar özlenen bütün hatıralar anısına… Küçüldü kafalar! Ve küçüklen kafalar ile birlikte küçüldü misafir odaları. Ve kilitlenen yürekler ile birlikte kilitlendi misafir odalarını kapıları.
Kimse sormadı nedenini. Kimsenin umurunda olmadı belki de. Yahut herkesin işine geldi.
… Bir oda; aydınlık, büyük… Adı: Misafir Odası. Güya özel güya önemli…
En renklisinden, en gösterişlisinden bir avize asıldı tavanın orta yerine.
Adını vitrin koydukları koca koca ahşaplar geldi odaya. Halılar İran halısına taş çıkarır cinsten seçildi. Açık renk olmasına bilhassa dikkat edildi.
Çeyizle gelen kilitli sandık aldı salondaki yerini.
En özel kumaştan dikilmiş kantlı perdeler ütülendi, asıldı.
Adını vitrin koydukları devasa ahşapların bilmem kaça bölünmüş rafları dolduruldu.
Susuz çiçekler, varaklı vazolar, gümüş aynalar misafir odasında yerini aldı.
En fazla sekiz kişinin oturabileceği meşhur salon takımı yerini zar zor aldı odada.
Orta sehpa ölçümler sonrasında yerleştirildi; el emeği göz nuru örtü düştü orta sehpaın üzerine.
Son kez bakıldı odanın intizamına.
Eksik olan gümüş saat aldı duvardaki yerini.
Evet! Şimdi her şey yerli yerindeydi.
… En özel, en güzel, en kıymetli eşyalar konuldu bu odaya.
En pahalı, en zorlu, en özel yemekler sunuldu odada.
Ve ne yazık ki en suratsız, en melun, en cimri ve en kibirli insanlar için açıldı odanın kapısı.
…
Çıktılar odadan… Kilitli sandık gibi kilitlendi odanın kapısı. Sandık ve kapı aynı kaderi paylaştılar. Aynı yolda yoldaş oldular, sırdaş oldular. İkisi de çok değerli eşyaları gizleyerek taşıdılar. Az kişiye göründüler. Duvara asılı olan gümüş saatin sesini gece gündüz dinlediler. İkisi de süslenerek katledildiler.
Kilitlendi odanın kapısı…
Kapıdan önce kilitlenen sandıktı…
Sandıktan önce yürek…
Bir gün açıldı kapı. İrkildi kapı, irkildi gümüş saat, irkildi kilitli sandık ve irkildi diğerleri.
En güzel kumaşlardan dikilmiş kıyafetleri ile içeri girdi misafirler. Sayıları azdı. Gittikçe azalmıştı ve böyle giderse daha da azalacaktı.
En güzel tabaklarda geldi özenle hazırlanmış yiyecekler. Ve soğuk bir hava içerisinde gündelik hayatın akışından söz etti samimiyetsiz yürekler. Fazlaca dedikodu dinledi kilitli sandık, biraz moda, biraz siyaset… Uzayıp gitmedi sohbetler. Anlatmadı büyükler… Tazelenmedi çaylar… Ve kilitli sandık muhabbetin tadını bir türlü alamadı.
“GELME”mi der acaba misafire misafir odasının kapısı. Bir mesaj mı barındırır kilitlenen kapı içinde?