Söz konusu yazılarımızı aynı zamanda sosyal medya ortamında da paylaşmış, etkileşim dolayısıyla çok daha fazla insana ulaşmasını arzu etmiştik.
Ulaştı da nitekim.
Ve fakat yazdıklarımız birilerinin hayli zoruna gitmiş olacak ki, trol hesaplarla bizi bir bombalamaya başladılar ki, sormayın gitsin!
Mesela:
Eblehin biri 15 gün önce açtığı bir Twitter hesabıyla ve olmayan aklıyla bazı mesajlar atmış bize. Bizim kendisine cevap vermemize mani olmak için de, hesabımızı engellemeyi tercih etmiş.
O kadar da delikanlı yani!
Güya biz çarpıtıyormuşuz hadiseyi...
Bak, bak, bak!
Kendisini şahsen tanımıyor olsak bile kimin ya da kimlerin uşağı olduğunu hoş kestirebiliyoruz az ya da çok... Yani hangi çevreden olduğu o kadar bariz ve açık ki, kabak gibi çıkıyor ortaya kimin kemiğini yaladığı...
Kemik, dedik...
Çünkü böylelerine insan yakıştırması yapmak insanlığa hakaret olur bir kere.
Çünkü böyleleri önüne atılan üç-beş kemikle yaşamını idame ettirmeye alışmış, kişilik ve karakterden yoksun tipler olduğundan, bu profile en uygun tanım da, "it" oluyor haliyle... Ver kusura bakmayın ama kimin "it"liğini yaptıkları da, açık-seçik belli oluyor.
Biz başından beri hep şunu dedik:
"Bizim ortak paydamız Erzurum'dur"
"Bizim için öncelik Erzurum'undur"
"Derdimiz de, tasamız da Erzurum'dur"
"Erzurum'un sorunu bizim sorunumuz, Erzurum'un derdi bizim derdimizdir"
Belli ki bu yönümüzü pek iyi anlayamamış bazı eblehler ve özellikle de az önce örneğini verdiğim o kemik yalayıcıları...
Yadırgamıyoruz, bu tipler de olacak etrafımızda ki, beyaz ortaya çıksın... Bu eblehler de olacak çevremizde ki, insan olanlarla olmayanlar birbirinden ayrılsın...
Bu beyinsizler de olacak dört bir yanımızda ki, korkaklarla delikanlılar açıkça belli olsun...
Şimdi, sen!
Ey kemik yalayıcısı!
Trol hesaplarla mesaj atmak, beylik laflar etmek delikanlılık değil... Sahte isimler ve hesaplarla doğruluktan, dürüstlükten dem vurmak da adamlık değil...
Adamlık nedir, biliyor musun?
İsminle, cisminle, kişiliğin ve karakterinle kendini ortaya koyabilmektir.
Ben burdayım işte!
Adım da belli, sanım da...
Peki ya sen?
Haydi, bırak inadı!
Kurtul istersen şu tasmandan da, çıkıver karşıma!
Çünkü "insan" olmak nere, "it" olmak nere...
Tercih senin...