Tabi niyetleri halis olmayanlar şöyle düşünüyordu:
- 31 Mart seçimlerinden sonra meşruiyet tartışmaları başlayacak…
Yani, Cumhur İttifakı’nın alacağı oyun yüzde 50 bandının altına düşmesi ve bunun da Cumhurbaşkanlığı makamının, daha doğrusu Erdoğan’ın meşruiyetini tartışmaya açması bekleniyordu…
Bu hesap tutmadı!
Birileri her ne kadar böyle bir sonuç ortaya çıksın diye kendini paraladıysa da, millet buna izin vermedi, müsaade etmedi…
İstanbul özelinde seçim sonuçları malum; bir takım hile ve usulsüzlerin yapıldığı ifade ediliyor, öyle ki bu yöndeki belgeler bile havada uçuşuyor…
Şimdi…
Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti…
İtirazlar incelenir, oylar sayılır, durumun aslı her ne ise mutlaka ortaya çıkartılır, bundan hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır… Dolayısıyla bu husus üzerindeki tartışmalar bile bilinmelidir ki; demokrasiye gölge düşürmekte ve dahası zaten sancılı günler geçiren ekonomimize büyük zararlar vermektedir…
Evet, ekonomi dedik…
Çünkü neredeyse son bir yıldır Türkiye’nin içinden geçtiği ekonomik süreç, hem de acilen çözüm üretilmesi gereken bir mecra haline dönüşmüştür…
Kaldı ki…
Seçim sonuçlarının AK Parti aleyhine döndüğü kentler ve bölgelere bakacak olursak; karşımıza para, yani ekonomik faktörler çıkacaktır…
Tamam, AK Parti ile ilgili olarak genel anlamda bir mağlubiyetten söz edemeyiz belki ama 31 Mart seçimlerinde AK Parti’nin kan kaybettiği yerlerdeki temel sorunun tamamen “ekonomi” olduğu yönünde bir tespitte rahatlıkla bulunabiliriz…
Bu da demek oluyor ki; AK Parti iktidarının atması gereken ilk adım, ekonomidir…
Sorun nedir?
Bu sorunlar karşısında kısa, orta ve uzun vadede alınması gereken tedbirler nelerdir?
İşe nereden ve nasıl başlamak gerekir?
Bu ve bunun gibi daha birçok soruya verilecek cevaplarla evvela bir yol haritası oluşturulmalı ve bu yolda en küçük bir taviz verilmeden ilerlenmelidir…
Ayrıca…
Toplumsal uzlaşı da bu süreçte göz önünde tutulmalıdır… Yani toplumun tüm katmanları bu sürece dâhil edilmeli, devreye ortak akıl girmeli ve bu çorbada herkesin mutlaka tuzunun bulunması sağlanmalıdır…
Bu aynı zamanda nedir, biliyor musunuz?
Huzurdur…
Moraldir, motivasyondur…
Güçlenmektir, direnç kazanmaktır…
Birliktir, bütünlüktür, beraberliktir…
Şimdi gelelim madalyonun bir diğer yüzüne:
31 Mart seçimlerinin AK Parti zaviyesinden yansıması böyle…
Ama bir de Türkiye sonucu var…
Şöyle ki;
Türkiye’nin üzerinde sadece bugün değil, yıllardır büyük bir oyun oynanmaktadır ve bu oyunun amacı; bölgesinde giderek hâkim bir güç haline gelen Türkiye’yi saf dışında tutmaktır…
Bu oyunun temel kuralı, Türkiye’yi kendi içinde meşgul etmek, dikkatini başka yönlere çekmek ve böylece enerjisini yavaş yavaş tüketmektir… Çünkü öbür türlü bir Türkiye, batılı güçlerin bu bölge ve dünya üzerinde kurduğu egemenlik planlarını sekteye uğratmakta, haliyle bu durum da işlerine gelmemektedir...
Oyunlara gelince…
Türkiye’nin son 17 yıl içerisinde atlattığı badirelere bakmak yeterli olacaktır… Muhtıralar gibi, kapatma davaları, Gezi olayları, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz gibi…
Sözü uzatmayalım…
31 Mart seçimleri bir milattır ve öyle de olmalıdır…
Biz AK Parti’nin eksikliklerini bertaraf etmek için gerekli adımları atacağını düşünüyoruz; ama bilinmelidir ki, en az AK Parti kadar bu süreçte 82 milyona da büyük bir sorumluluk düşmektedir…
Misal, BÜYÜK OYUNU görmek gibi…
Peki, büyük oyun nedir?
Ne olacak, Türkiye’yi süreç sonunda dizlerinin üstüne çöktürmektir elbette…
Dolayısıyla seçim sonuçlarını “sevinmek ya da üzülmek” bağlamında değil de, oynanan bu “büyük oyunu nasıl bozabiliriz?” ekseninde değerlendirmek düşer hepimize…
Ayrışırsak eğer…
Bölünürsek…
Tartışırsak…
Birbirimizden kopar ve bir tespihin taneleri gibi dağılırsak eğer, olan hiç kimseye değil, sadece ve sadece bizlere olur…
Çünkü o güçler ne sevindiğimiz için sevinecek, ne de üzüldüğümüz için üzülecekler bizimle…
Hal böyle iken…
Ya kendi içimizde karşı karşıya gelip “sevinen ve üzülen taraflar” olacağız… Ya da toplumun tüm kesimleri olarak bir araya gelecek ve sonunda sevinen taraf "HEPİMİZ" olacağız…
Tercih bize kalmış…