Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen'in düzenlediği basın toplantısına katıldık dün... Başkan Sekmen, her zaman olduğu gibi kameralar karşısına yine kurmaylarıyla birlikte geçti ve toplantının başından sonuna kadar birbirinden farklı konulara değindi...
Toplantının amacı belliydi; 2. Erzurum Uluslararası Yarı Maratonu...
Yani 22 Mayıs Pazar günü Erzurum'da gerçekleştirilecek ve üç etaptan oluşacak sporcu-halk koşusu...
Bu tarz organizasyonlar elbette önemli ve sayıları bile artmalı hatta... Üstelik sadece spor alanında değil; yeri gelmeli kültür, yeri gelmeli sanat, yeri gelmeli turizm, kısaca hayatın hem de her alanına sirayet etmeli...
Etmeli ki; attığımız taş ürküttüğümüz kurbağaya değmeli...
Naçizane yorumlarımızı takip edenler bilir...
Öteden beri hep şuna vurgu yaptık biz:
"MARKALAŞMA SÜRECİ"
Ve bu süreci bitamam yönetebilmek için de, illa da "tanıtım şart" dedik... Bununla da kalmadık, çeşitli enstrümanlar da önerdik: festival dedik, fuar dedik, şölen dedik, ulusal ve uluslararası organizasyonlar dedik...
Zira günümüzde markalaşmanın yolu, hepimiz biliyoruz ki artık bu istasyonlardan geçiyor... Dolayısıyla sizin yapmanız gereken şey, işinin ehli bir makinist olabilmek, o kadar...
Başkan Sekmen'e gelince...
Çeşitli çevrelerden itirazlar yükselse de ve hatta çok acımasız eleştiriler bile yapılıyor olsa da, kabul edelim; Erzurum bir değişim ve dönüşüm sürecinden geçiyor...
Hatırlayalım lütfen!
Erzurum'da son bir-iki yıl içerisinde gerçekleştirilen etkinliklerin bırakın bir muadilini, taklidini bile göremiyorduk...
Yalan mı?
Bundan 4 yıl önce düzenlenen Kar Festivali mesela...
Havuzbaşı'nda hepi topu 100-150 kişinin katılımı ile yapılmamış mıydı? Bırakalım sahneyi ve sanatçıyı; güya festivalin düzenleneceği alanda en küçük bir hazırlık bile yapılmamıştı...
İşin adı festivaldi ama!!!
Geçtik bölgeyi ve ötesini, şehir insanının bile haberdar olamadığı bir festival yani...
***
Geçtiğimiz günlerde manşetten görmüştük...
Demiştik ki:
"Erzurum'da hızla artan bir konut açığı var..."
Bu gerçeği kim inkar edebilir?
Hiç kimse...
Peki çözüm nedir, artan talebe karşı piyasaya konut arzında bulunmak değil midir?
Öyledir elbette...
Ve fakat bir Büyükşehir, bir Yakutiye konut üretmeye kalkışınca, nedense bu gerçek bir anda sıvışıverdi göz önünden...
Hatırlayalım lütfen!
Bundan 3-4 yıl önce Büyükşehir Belediyesi Şehitler Mahallesi'nde sosyal konut üretmeye başladığı zaman hepimiz hep bir ağızdan şöyle demiştik:
"Bu konutların sayıları artırılmalı ve yenileri yapılmalı"
Üstelik hepi topu iki bloktan oluşan o konutlara yine hepimiz birden meftun olmamış mıydık?
Pekala olmuştuk...
Eeee!
Şimdi ne değişti de, Büyükşehir veyahut ilçe belediyelerinin konut üretiyor olması karşısında kızılca kıyametler koparmaya başladık?
Söyler misiniz?
Ne değişti?
***
Şehir merkezine gelelim...
Bunu şehirdeki vicdanlı gazeteciler de bilir, kabarık cüzdanlı gazeteciler de...
Demiyor muyduk ki;
"Erzurum şehir merkezi mezbelelik haldedir, dolayısıyla bu virane görüntü bir an evvel ortadan kaldırılmalıdır" diye...
Evet, diyorduk...
Akıl var, izan var...
Göz var, nizam var...
Şehir merkezinde öyle hummalı çalışmalar yürütüyor ki belediyeler; bir zamanlar muzdarip olduğumuz o şehir merkezi deyim yerindeyse yeniden inşa ediliyor...
Eee!
Düne kadar bu durumdan rahatsız oluyorduk da, bir anda ne değişti ki belediyeleri yine diimize dolamaya başladık?
Söyler misiniz?
Ne değişti?
***
Neymiş efendim, belediyeler ticaret yapıyormuş da, esnafın işine çomak falan sokuyormuş...
Pardon ama hangi esnaf?
Bugüne kadar boş bulduğu meydanda dilediği gibi at koşturan ve ahalinin adeta canına okuyan esnaf mı yoksa, hangi esnaf? Profesyonellikten uzak, işi-gücü sadece günü kurtarmak olan esnaf mı? Ya da kendini yenilemeyi bir türlü aklına getirmeyen, piyasa ve pazar koşullarından bihaber olan esnaf mı?
Sahi, hangi esnaf?
Kusura bakmayın ama bu şehirde işini "esnaflığın gereğince" yapan hiç kimse tedirgin değil bu durumdan... Hatta ve hatta ticarete bir standart getirilmiş olmasından da ziyadesiyle mutlular...
Neden?
Çürük elmalar ortaya çıkıyor da, ondan...
Neden?
Kalite farkı çok daha iyi anlaşılmaya başlıyor da, ondan...
Peki, bundan sonra ne olacak?
Olacağı şu: ticaretini düzgün yapan yine yapacak...
Ammaa!
Adına "esnaf" diyen kimileri yattığı yerden bu şehri ve insanını sömüremeyecek artık... Kısaca kendini geliştirecek, profesyonelleşecek, bugünü kurtarmak yerine yarını hesaba katıp, geleceğini planlayacak...
Bakın, gördünüz mü?
Bu durum bile sonuç itibaiyle yine Erzurum'un lehine olacak...
***
Şu işe bakar mısınız?
Nereden girdik, nereden çıktık...
Sözün özü;
Bu şehri kalkındırmanın yolu evvela markalaşmaktan ve baştan sona kadar cazibe kazanmaktan geçiyor...
Ve kimse kusura bakmasın!
Cazibe denilen şey, öyle her olanı biteni eleştirmekle ve hatta yerden yere vurmakla da kazanılmıyor... Dolayısıyla ağzımızdan çıkan her sözün önüne de bakalım lütfen, ardına da... Üstelik sadece bakmakla yetinmeyip, biraz da görmeyi deneyelim...
Ne dersiniz?
Sizce de "cazip" bir fikir değil mi?
Son Güncelleme: 19.05.2016 12:30