Karadenizli bir dostumuz anlattı:
- Bizim oralarda marketten, büfeden kibrit bile alacak olsak, yanında muhakkak bir yerel gazete alırız...
Hadi ya!
- Evet, dedi...
Hatta ve hatta yine bizim oralarda belediyelerin şehirdeki kahvehane ve çay evlerine getirdiği "yerel gazete okuma" zorunluluğu var...
Gerçi aynı yasal zorunluluk Erzurum için de geçerli ama, takan yok!..
Bitmedi...
Ekledi Karadenizli bu dost:
Dedi ki:
- Bizim oralarda ünlü markalar da yerel basının her zamanda yanında olurlar, destek çıkarlar; çünkü bilirler ki, yerel basın onları sesi, gözü ve kulağıdır...
Ve can alıcı o soruyu sordu:
- Sizde durum nasıl?..
Biz de başladık anlatmaya:
- Bizim buralarda marketten ya da büfeden değil kibrit, marketin kendisini alacak olsalar bile kimsenin aklına yerel gazete satın almak gelmez...
- Bizim buralarda -yasal bir zorunluluk olmasına rağmen- kahvehane ve çay evlerinde yerel gazetelerin okunması ve okutulması da mümkün değildir... Zira o işletmeciler en az iki katı para bayılıp boyalı basın ürünlerini masalara birer-ikişer dağıtmayı daha mantıklı bulurlar...
- Bizim buralarda ünlü markaların yerel basını destekleme yahut yanlarında olmak gibi bir kaygıları da yoktur... Ama ne zaman ki başları ya da kuyrukları sıkışır, yerel basın işte o zaman gelir akıllarına!.. Hoş gelir gelmesine ya, güya destek olmaya çalışırken bile şekilden şekile girer beyzadeler... Hatta aralarında öyleleri vardır ki; gider raiting rekorları kıran dizilere sponsor olur ve fakat sıra yerel basına gelince, postun kıllarını saydırır mübarekler!..
İşin en ilginç tarafı ne, biliyor musunuz?..
Bu markalar var ya, işte bu markalar!..
Bulundukları her ortamda ve her platformada "yerel sermaye" nutukları atar, hakkını veriyormuş gibi bir de; "kendi değerlerimize değer kazandıralım" edebiyatı yaparlar...
***
İsmi bizde saklı kalsın...
Erzurum'un tanınmış bir markası ve yıllardır bu şehirde ticari faaliyet yürütüyor...
Peki, yerel basını bugüne kadar aklına getirmiş midir?..
Elbette hayır...
Amaaa!..
Ne zaman ki büyük patron yürütülen bir soruşturma kapsamında gözaltına alınmıştır; işin rengi de o an değişivermiştir işte... Ne işitmiş ve neyi düşünmüştür bilemiyoruz, lakin bu marka her nedense podyuma "yerel basına destek" söylemiyle çıkmış, durduk yerde "reklam seferberliği" başlatmıştır...
Meşhur bir temsil vardır ya:
"Bayram değil, seyran değil; eniştem beni niye öptü?"
Bu da tıpkı o misal!..
***
Sözü uzatmayalım daha fazla...
Ve "yerel basın nedir?" sorusuna lafı eveleyip gevelemeden çok ilginç bir örnekle yanıt verip, bu bahse noktayı koyuverelim bugün...
Şimdi...
Süte çalınan sağlam bir mayadan ne çıkar sizce?..
On numara bir yoğurt, öyle değil mi?..
Öyle elbette...
Hah işte!..
Yerel basın da aynen yoğurt gibidir beyler!..
Mayası sağlamsa eğer; tadından yenmez olur...
Yok eğer bozuksa mayası, kusura bakmayın ama o yoğurt ne mantıyla gider, ne makarnayla...
Hülasa;
Şehirler maya, yerel basın ise o mayayla çalınan sütten çıkmış yoğurttur...
Yani?
Yanisi şu:
Yoğurda "ekşi" diyenler, evvela mayasına bakacak vesselam!..
- Bizim oralarda marketten, büfeden kibrit bile alacak olsak, yanında muhakkak bir yerel gazete alırız...
Hadi ya!
- Evet, dedi...
Hatta ve hatta yine bizim oralarda belediyelerin şehirdeki kahvehane ve çay evlerine getirdiği "yerel gazete okuma" zorunluluğu var...
Gerçi aynı yasal zorunluluk Erzurum için de geçerli ama, takan yok!..
Bitmedi...
Ekledi Karadenizli bu dost:
Dedi ki:
- Bizim oralarda ünlü markalar da yerel basının her zamanda yanında olurlar, destek çıkarlar; çünkü bilirler ki, yerel basın onları sesi, gözü ve kulağıdır...
Ve can alıcı o soruyu sordu:
- Sizde durum nasıl?..
Biz de başladık anlatmaya:
- Bizim buralarda marketten ya da büfeden değil kibrit, marketin kendisini alacak olsalar bile kimsenin aklına yerel gazete satın almak gelmez...
- Bizim buralarda -yasal bir zorunluluk olmasına rağmen- kahvehane ve çay evlerinde yerel gazetelerin okunması ve okutulması da mümkün değildir... Zira o işletmeciler en az iki katı para bayılıp boyalı basın ürünlerini masalara birer-ikişer dağıtmayı daha mantıklı bulurlar...
- Bizim buralarda ünlü markaların yerel basını destekleme yahut yanlarında olmak gibi bir kaygıları da yoktur... Ama ne zaman ki başları ya da kuyrukları sıkışır, yerel basın işte o zaman gelir akıllarına!.. Hoş gelir gelmesine ya, güya destek olmaya çalışırken bile şekilden şekile girer beyzadeler... Hatta aralarında öyleleri vardır ki; gider raiting rekorları kıran dizilere sponsor olur ve fakat sıra yerel basına gelince, postun kıllarını saydırır mübarekler!..
İşin en ilginç tarafı ne, biliyor musunuz?..
Bu markalar var ya, işte bu markalar!..
Bulundukları her ortamda ve her platformada "yerel sermaye" nutukları atar, hakkını veriyormuş gibi bir de; "kendi değerlerimize değer kazandıralım" edebiyatı yaparlar...
***
İsmi bizde saklı kalsın...
Erzurum'un tanınmış bir markası ve yıllardır bu şehirde ticari faaliyet yürütüyor...
Peki, yerel basını bugüne kadar aklına getirmiş midir?..
Elbette hayır...
Amaaa!..
Ne zaman ki büyük patron yürütülen bir soruşturma kapsamında gözaltına alınmıştır; işin rengi de o an değişivermiştir işte... Ne işitmiş ve neyi düşünmüştür bilemiyoruz, lakin bu marka her nedense podyuma "yerel basına destek" söylemiyle çıkmış, durduk yerde "reklam seferberliği" başlatmıştır...
Meşhur bir temsil vardır ya:
"Bayram değil, seyran değil; eniştem beni niye öptü?"
Bu da tıpkı o misal!..
***
Sözü uzatmayalım daha fazla...
Ve "yerel basın nedir?" sorusuna lafı eveleyip gevelemeden çok ilginç bir örnekle yanıt verip, bu bahse noktayı koyuverelim bugün...
Şimdi...
Süte çalınan sağlam bir mayadan ne çıkar sizce?..
On numara bir yoğurt, öyle değil mi?..
Öyle elbette...
Hah işte!..
Yerel basın da aynen yoğurt gibidir beyler!..
Mayası sağlamsa eğer; tadından yenmez olur...
Yok eğer bozuksa mayası, kusura bakmayın ama o yoğurt ne mantıyla gider, ne makarnayla...
Hülasa;
Şehirler maya, yerel basın ise o mayayla çalınan sütten çıkmış yoğurttur...
Yani?
Yanisi şu:
Yoğurda "ekşi" diyenler, evvela mayasına bakacak vesselam!..
